AKP iktidarının hemen öncesinde ve AKP iktidar olduktan sonra sol/sosyalist hareket gövde olarak istisnasız bütün eylemlerinde IMF karşıtı sloganlarla[1] meydanları inletirdi. O günlerde, özellikle Kemal Derviş politikalarıyla acı reçetelerin halka ve işçi sınıfına içirilmeye çalışılmasına karşı meşru zeminlerde ciddi bir direnç örülebiliyor, yüzbinlerin katıldığı büyük kitlesel eylemler düzenlenebiliyordu. 1999 senesinde çıkarılan mezarda emeklilik yasası olarak bilinen yeni emeklilik sistemi bir IMF dayatmasıydı ve dönemin Ecevit Hükûmeti tarafından çıkarılmıştı.[2] Öyle ki, IMF politikalarının icra süreçlerini takip eden ve denetleyen IMF Türkiye şefi Carlo Cattoreli, bahsi edilen dönemde neredeyse başbakan kadar etkili bir şahsiyetti.
Sermaye fraksiyonları arasındaki mücadele ve bunun sonucu AKP’de yaşanan parti içi ayrışmalar ve kitlelerin karşı direnci gibi unsurlarla birlikte ülkede IMF ile ilişkiler başka bir boyut kazanmıştı. Özellikle Erdoğan bloğunun AKP’de hâkim güç hâline gelmesiyle birlikte küçük üretici ve KOBİ’ler ile ifade edilen Anadolu sermayesi, finans sermayesiyle iyi ilişkiler içinde olan İstanbul sermayesini adım adım etkisizleştirmişti. Ülkede, medya üzerinden finans sermayesinin en önemli operasyon gücü konumunda bulunan Aydın Doğan’ın tasfiyesi, malî oligarşik bir yapı arz eden İstanbul sermayesinin de geriletilmesini hızlandırmıştı. Üretim ve sanayi sermayesine sırtını dayayan Erdoğan bloğu da böylece AKP içinde mevcut İngiliz finans burjuvazisinin Türkiye’deki sözcüleri olan Abdullah Gül, Hüseyin Çelik, Ali Babacan, Beşir Atalay gibi isimleri ve Cemaat tarzı yapıları önce etkisizleştirmiş, devamında ise siyaseten tasfiye etmiştir. AKP’nin ulus-devlet refleksleri ve üretime dayalı yeni iktisadî birikim modeli uyarınca IMF ile yapılan stand-by anlaşmaları yenilenmemiş, ülke IMF angajmanından çıkarılmıştır.
Gelinen noktada, içinde olduğumuz seçim momentinde o ya da bu şekilde ortaklarıyla birlikte iktidara talip olan sol-sosyalist yapılar ve bu sürecin destekçisi muhalif solcu iktisatçılar, halka seçimi kazanmaları durumunda IMF’nin acı reçetelerini içebileceğimizi vaaz etmiştir. Hatta geçmişte Kemal Derviş ekibinde yer alan CHP parti sözcüsü Faik Öztrak ve İYİ Partili Durmuş Yılmaz gibi şahsiyetlerin muhtemel bir AKP sonrası döneme hazırlık mahiyetinde IMF ile görüşmeler yaptıkları haberlere yansımıştır. Aynı istikamette; Boğaziçi Üniversitesi’nden Barış Akademisyeni ve DİSK’in işçi eğitim programlarının yürütücüsü olan “eleştirel iktisatçı” Gaye Yılmaz da “çöküşü durduracak çözüm olarak IMF’yi göstermekte”, “IMF’den başka çare yok. Bu halk, acı ilacı içmek zorunda,” demektedir.[3] Âdeta IMF propagandası yapılan bu dönemde sosyalist yapılar sus pus olmuş, aynı yapılar papağan gibi Mahfi Eğilmez, Özgür Demirtaş vb. ana akım burjuva iktisatçıların faiz arttırılmalı şeklindeki tezlerini dillendirmişlerdir. Bütün bu gelişmeleri seyreden halk elbette bu tür bir solun ve solculuğun işbirlikçi, aşağılık tutumunu görmüş ve geleceğinin tayin edileceği seçimlerde bu tutumu mahkûm etmiştir.
Ezcümle, sosyalistler “haramilerin saltanatını yıkacağız” diyeceği yerde haramilerin saltanatını daim kılmak üzere bir pratik içindedir. Halk görüyor bunları, ana akım sol tarafından, güdülmesi gereken bir sürü, kapitalist iktisada ram edilecek bir sınıf olarak görülen ezilen halk yığınları tarihsel olarak bu iki yüzlülüğü gayet iyi tanıyor. Kurban, gözü bağlı olsa da kendisine bıçağını bileyleyerek yaklaşan celladının soğuk nefesini hissediyor aslında, seçimler özelinde olan budur özetle.[4] Bu nedenle kitleler, AKP+MHP iktidarının yarattığı marazları, yıkım ve felâketleri şekilsiz, karaktersiz amorf bir beden olarak tecessüm eden “muhalif” yapıya yeğ tutmaktadır.
İrfan Özgül
26 Mayıs 2023
Dipnotlar:
[1] Bu sloganlardan bazıları; “IMF defol, bu memleket bizim”, “Krizin faturası patronlara, Kahrolsun IMF”, “İşbirlikçi AKP, hırsız IMF”, “İşbirlikçi AKP, IMF uşağı Derviş” vb…
[2] Bu düzenlemenin emsaline az rastlanır bir özelliği vardır, o da geriye dönük de uygulanabilir olmasıydı. Yani sadece kanun çıktıktan sonra sigorta olanları değil kanun öncesinde sigortalı olan bütün emekçileri de kanun kapsamına almışlardı.
[3] Eren Balkır, “Tıpış Tıpış”, 11 Nisan 2023, İştirakî. “Ekonomi battı demek zor ama hızla çöküşe gidiyor”, 11 Ağustos 2020, Bianet.
[4] Seçimlere özel programlanmış muhalif sol, Soma faciasından sonra yapılan ilk seçimde kendisi yerine AKP ve MHP’ye teveccüh gösteren halka küfür ettiği gibi bugün de aynı tercihlerinden dolayı depremde yerle bir olmuş illerde yaşayan halka küfür etmektedirler.