Loading...

Filipinler’de Devrim Ateşi Harlanıyor mu?


Filipinler’in başkenti Manila’da, sel kontrol  projelerinde 10 milyar dolarlık yolsuzluk yapılması üzerine halk bir kez daha sokağa çıktı. 50 bin kişi, yolsuzluk yapanlardan hesap sorulmasını ve kalıcı reformlar istedi. Yakın zamanda Nepal’de de benzer sokak gösterilerinin düzenlenmesiyle hükûmetin istifaya zorlanması, bizim mahalledeki bazı mahfillerde devrim ateşi harlanıyor mu sorusunu akla getirdi.

Filipinler, tropikal iklim ve dağlık araziye sahip bir takımada ülkesi. Pasifik Okyanusu, Çin Denizi ve Celebes Denizi ile çevrili. Toplam 115.000 mil karelik bir alanda 7.100 adet ada ve adacıktan oluşmakta. Günümüzde Filipin nüfusu 116 milyondur ve %75’i geri ve feodal koşullar altında kırsal kesimde yaşamakta. Köken olarak birçoğu volkanik olan dağlar, geniş nehir sistemleri, tropikal iklim ve son derece verimli tarım arazileri Filipinler’i gıda ve endüstriyel kullanım açısından elverişli bir hâle getiriyor. Ülke, emperyalistlerin iştahını kabartacak derecede geniş ormanlara, zengin hammadde ve yeraltı kaynaklarına sahip.

Filipin toplumu, günümüzde yarı-sömürge ve yarı-feodal bir toplumdur. Bu durum, halkın geniş kitlelerini acımasızca sömüren ABD emperyalizmi, feodalizm ve bürokrat kapitalizmi ile belirlenmiştir. Bu üç tarihsel kötülük, Filipin toplumunu etkileyen temel problemlerdir.

Filipin toplumunun yarı-sömürge karakteri esas olarak ABD emperyalizmi tarafından belirlenmektedir. ABD’nin Filipinler üzerindeki emperyalist hâkimiyeti ilk olarak 1898’den 1946’ya kadar sömürge olarak, o zamandan bugüne de yarı-sömürge ya da yeni sömürge olarak devam ediyor. ABD emperyalizmi, Filipin halkının ulusal egemenliğini ihlâl etmekte ve Filipin bağımsızlığını ezmekte ısrar etmekte. Filipin ekonomisini, siyasetini, kültürünü, askerî ve dış ilişkilerini kontrol ediyor. Filipinler’in hâlen ABD’nin bir sömürgesi olduğuna dair en açık kanıt, bölgelerin ABD işletmelerinin denetiminde olması ve ABD’nin devasa 9 askerî üssüdür.

Filipin toplumunun yarı-feodal karakteri, esas olarak eski feodal üretim tarzının hâkim kılındığı ABD tekelci kapitalizmi tarafından belirlenmiştir. Yabancı tekelci kapitalizm ile iç feodalizmin iç içe geçmesinin somut sonucu, kendi kendine yeten doğal ekonominin erozyona uğraması ve bir meta ekonomisi lehine dağılmasıdır. Yerel feodalizm ABD emperyalizminin sosyal tabanıdır.

Şu anki gerici devlet, ABD emperyalizmi ve feodalizm tarafından yaratılmış kukla bir enstrümandır. Mevcut gerici devletin, her düzeyinde ABD emperyalizminin ve feodalizminin uşağı olarak hizmet gören ve ihanetçilerden devşirilen bürokrat kapitalistleri bulunmaktadır. Bürokrat kapitalistler, kukla yöneticiler olarak işlev görmeleri amacıyla ABD tarafından seçilmişlerdir. Bürokrat kapitalizm faşizmin sosyal temelidir.

Filipin toplumunun tarihi, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı ayaklanma ve ihanetler tarihidir. 1865’den itibaren günümüze kadar İspanyol, Japon ve ABD sömürgeciliğine karşı defalarca devrimci bir ulusal kurtuluş savaşı verilmiş, dönem dönem devrimci hükûmetler kurulmuşsa da sonuç hep yenilgi oldu. Nedeni, kitlelerin sosyal kurtuluş bilimi olan Marksizm-Leninizm’i ve en ileri sosyal sınıfın yani işçi sınıfını önderliğini izlemeleri için onlara kumanda edecek olan gerçek bir komünist partinin olmamasıydı. 1930 senesinde kurulan Filipin Komünist Partisi, 40’lı yılların sonunda gücünü abartıp toptan silâhlı ayaklanma ile iktidarı ele geçirme girişimindeki başarısızlığın ardından hızla sağa doğru bir savrulma yaşadı. Uzun süre sağ oportünist ve revizyonist bir siyasî çizgi izledi. Mücadelenin ana biçimi, parlamenter çalışmalara dayanarak şehir temelli siyasetlere aşırı odaklanma ve kırsal kesimde kitlesel çalışmanın öneminin küçümsenmesi ile kendini gösterdi. Uzun süreli halk savaşının sürdürülmesi için nesnel koşullar son derece elverişliyken 1955 senesinde parlamenter yoldan sosyalizme geçiş düşüncesi benimsendi.

Eski Komünist Parti’nin Filipin devriminin stratejik yönünü belirleyememesi, teorik yetersizlik ve reformist bataklığa saplanması üzerine parti içinde, proleter devrimci bir parti kurulması 1960’lı yılların ortalarında ihtiyaç hâline geldi. 26 Aralık 1968’de devrimci kanat, Marksizm-Leninizm-Maoizm düşüncesinin rehberliği altında Filipin Komünist Partisi’ni (CPP) yeniden kurdu. Halk gerillaları partinin önderliğinde Yeni Halk Ordusu’na (NPA) dönüştürüldü. Filipin toplumunun yarı-sömürge, yarı-feodal doğasından ötürü, Filipin devriminin o günkü aşamasının, Filipin halkının ABD emperyalizmine ve yerel sömürücü sınıfları oluşturan komprador büyük burjuvaziye, toprak ağalarına ve bürokrat kapitalistlere karşı verilen yeni türde bir ulusal demokratik devrim olan demokratik halk devrimi karakterinde olduğu tespiti yapıldı. Başkan Mao’nun, uzun süreli halk savaşıyla şehirleri kırsal alanlardan kuşatma stratejik çizgisi benimsendi.

Yeni Halk Ordusu 1969’dan itibaren kırsal alanlarda üs kurup gerici orduya karşı taktik saldırılar başlattı. 9 bölgede 20 savaş cephesi kuruldu. 2010 senesine kadar kardeş Moro İslamî Kurtuluş Cephesi ile takım adaların kırsalına neredeyse hâkim olundu. Bu tarihten sonra ABD emperyalizminin danışmanlığında ve onların yönlendirmesiyle kukla rejimin saldırıları devrimci mücadeleyi ezmek için şiddetlendi. ABD, Filipinler Askerî Kuvvetleri’ni insansız hava araçlarıyla, jet uçaklarıyla, toplarla, mühimmatla donatarak, geniş çaplı bombardıman yapabilme kapasitesini artırdı. Gerillaların dayanağı olan köyler boşaltıldı. Başlangıçta gerillalar saldırıları püskürtseler de 2015’den sonra stratejik üstünlük kırsal alanlarda da kukla devlete geçti ve NPA geri çekilmeye başladı. Bugün itibariyle NPA artık sayılı cephede direnebiliyor. Moro İslamî Kurtuluş Cephesi ise 2016 senesinde silâh bıraktı.

Filipinler, iki emperyalist güç olan ABD ve Çin arasında da çatışma alanıdır. Hem Çin hem de ABD, ülkeyi etkisiz hâle getirmek ya da güç projeksiyonları için bir sıçrama tahtası olarak kullanmak amacıyla Filipinler’deki konumlarını güçlendirmeye çalışıyorlar. Çin’in açık amacı, emperyalist rakiplerinin özellikle de ABD’nin deniz yollarını ekonomik ve askerî baskı noktaları olarak kullanmasını önlemek için Batı Filipin denizine egemen olmaktır. Bu amaçla 2017 senesinden bu yana Filipin karasuları içinde 7 askerî tesis inşa etti. ABD ise Filipinler’de neo-kolonyal kontrollerini ve egemenliklerini tamamlamak ve böylece Çin aleyhine Asya-Pasifik bölgesindeki askerî ayaklarını güçlendirme peşinde.

Görünen o ki, Nepal (2006), Sıri Lanka (2009) ve Moro (2016) yenilgilerinden sonra Hindistan ve Filipinler’deki devrimci mücadelelerde de yenilgi mukadder gibi görünüyor. Günümüzde, küreselleşme, askerî teknolojilerdeki olağanüstü gelişmeler (Siyonist İsrail’in 2023-24’de  askerî operasyonları) ve uzayın askerî amaçlarla kullanılmasının etkisiyle güçlü devlet kurumlarına ve sınıf dayanaklarına sahip devletlerde, Mao’nun şehirleri kırsal alanlardan kuşatma şeklindeki uzun süreli halk savaşı stratejisi geçerliliğini yitirdiği söylenebilir. Bunun yanında, kitlelerin yolsuzluk nedeniyle şehirlerdeki kendiliğinden protestoları, örgütleyip yönlendirecek bir sınıf partisi olmadığı için kısa zamanda sönümlenecek olup, Filipinler’de devrim bilinmeyen bir tarihe ertelenecektir.

Ahmet Hulusi Kırım

29 Eylül 2025