“Teopolitik” ve “jeopolitik” operasyonlar, aynı elemanlar tarafından gündeme getirilebiliyor. İslam’ı kötüleyen, küçümseyen seküler/Tengrici Türkçülük, Cahun ve Vambery’den beri İbranîlik, Siyonist politika ve NATO siyasetleri ile beraber seyreder.
1921’de kurulan Pehlevî Devleti, Anadolu ve Orta Asya arasına kurulmuş bir bariyer olsa da bir coğrafî alan olarak İran, Farslardan fazlasıdır. İran’da mühim olan, halkların birlikte yaşama ve direniş gelenekleri ile coğrafyaya bağlılıklarıdır. 2025 yılının şampiyonu olan, Tebriz’in Türk futbol takımı Tractor FC bu geleneği dile getirmiş. Mesajını Siyonistlerin heveslerini kursaklarında bırakacak biçimde İbranice kaleme almış.
Bugünkü çatışmada İran’ı en çok zorlayan zayıflık, içerideki Siyonist ajan ve destekçilerdir. Bu hakikat Türkiye için de geçerlidir; Siyonizm İran’da ve Türkiye’de örgütlüdür. Buna karşın, zalimlerin olduğu gibi, halkların da İran ve Türkiye hattında bağları var. Şah Hatâyî, Muhammed ve Ali yolunda giden bir politik/tarihi isim... Erdebil Ocağı, Somuncu Baba kesişim noktası üzerinden, bir yandan Şeyh Bedreddin, diğer yandan Bayramî Melamiliği çizgisi ile buluşur. Bu gelecekler, müesses nizama karşı, Müslüman-Sûfî, halkçı direniş dinamikleridir. Siyonizm’in örgütlü network’üne nazaran, bu damarlar dağınık vaziyette halk arasında yaşamaktadır. Neticede İran için geçerli olan, Türkiye için de geçerlidir. Tehlike ortaktır.
Türk İslamcı hareketlerinin İran alerjisi, Körfez Savaşları sonrası ABD’nin bölgede fizikî varlık göstermesiyle senkronize ilerlemiştir. 1979’dan 90’lara, hatta 2000’lere kadar artan sempatiden nefrete dönüşüm, emperyalist ve Siyonist örgütlenmenin her sahadaki gücünü göstermektedir.
Elbette Siyonizm yoktan karşıtlık yaratmıyor. Türkiye ile İran’ın uzun çatışma geçmişi, doğrundan çatışmaları takip eden süreçte, 19.yy.’da Hamidiye düzeninde, Kürtlerin dâhil edildiği dolaylı çatışmalar mezhepçi heveslere çanak tutmakta, Siyonizm’in işini kolaylaştırmaktadır. Bu bakımdan, bugün (17 Haziran) Ümit Özdağ’ın tahliyesi anlamlıdır; tekrar tutuklanıp tutuklanmayacağı devlet çekirdeğindeki eğilimleri açık edecektir. Bu taifenin bir kolu hakkında geçen yıl bu vakitler şunları kaleme almıştık:
“Neoliberalizmin o görece sükûnet dönemi bitmek üzere; pek çok yerde savaşlar var, ekonomik krizler ve mülteci krizi gibi sebeplerle milliyetçi tepkiler yükseliyor. Aynı koşullar sosyalizmin ve millî nitelikte bir devrimciliğin de yükselişini hazırlayabilir elbette. Bu nevzuhur agnostikler, rüzgârın estiği yöne uygun bir şekilde, sahte bir kolektivite olarak ‘Orta Asyacı’ bir İslamsız Türklük öneriyorlar. Bunun politik, jeopolitik, tarihî bağlamları tartışılabilir elbette. Ama yapmak istedikleri profanlaştırma, –doğru ya da yanlış– bir şekilde ‘kutsal’ bir değer atfedilen Türk-İslam toplumsallığının saçmaya indirgenerek ıskartaya çıkarılması ve yerine karikatür niyetine bir popüler milliyetçiliğin konulmasını getirecek.
Siyonizm de 19.yy. sonlarından itibaren bu tarz bir yola çıkmıştı. Theodor Herzl, Avrupa devletlerinin yöneticileri ve büyük burjuvazisi ile görüşmeler yaparken ‘Asya ile Batı arasında kurulacak bir köprübaşı’ olma iddiasını masaya koyuyordu. Herzl, Rus Çarlığı’nın içişleri bakanına yazdığı mektupta, ‘Siyonizmin kaybettiği her şey, devrimcilerin kazanç hanesine yazılacaktır,’ diyerek devrim karşıtlığını ön plâna çıkarıyordu.”[1]
Siyonistlerin tarihî referansları; Jabotinsky’nin Sion Katır Birliği, Nili Teşkilâtı, Begin-Şaron’un 1977 Likud dönüşümü... Bu referansların tümü, İsrail’in bölgeye dönük destabilizasyon, hegemonya ve genişlemesini şartlıyor. Dayatılan, “Lübnanlaşma” ve –Yalçın Küçük’ün tabiri ile– “a la Ali Kemal” Osmanizasyon düzeni... Türkiye de hedefte.
Jabotinsky, revizyonist Siyonizm’in kurucusudur. Birinci Dünya Savaşı’nda, Filistin Cephesinde, İngiliz komutasındaki Yahudi lejyonunda Bon Gurion ile beraber yer aldı. 1916’da yazdığı kitabında “mevcut salgının esas kaynağının Anadolu’da olduğunu; Türkiye’nin medeniyet için yıkılması gerektiğini” yazdı.
Jabotinsky bir başka kitabında ise, “Şeria Vadisi’ndeki zaferimize giden yol Gelibolu’dan geçiyordu,” diyerek coğrafyanın maddî ve tarihsel bütünlüğünü, bu bütünlüğü yıkmak için emperyalist jeopolitikte Siyonizm’in rolünü belirtir. Bu bağlantı bugün de günceldir.
Bugün kim ki laiklik veya İslamcılık adına İran düşmanlığı yapıyorsa, objektif veya subjektif mânâda Siyonizm’e hizmet etmektedir. Ortadoğu halklarının kaderi birdir. İran yıkılırsa Türkiye de savaş cephesi hâline gelecektir. “Oradan parça koparırız” hevesi, emperyalizme ve Siyonizm’e hizmete yazgılıdır. Bugün televizyonlardaki, sosyal medyadaki Siyonistsever faaliyetler cephenin hazırlanmasıyla ilgilidir. Netleşmek gerekmektedir.
Umut Doğan
17 Haziran 2025
Dipnot:
[1] Umut Doğan, “Tema’nın Ana Teması, Düzenin Sigortası, Gençliğe Tuzak: Agnostisizm”, 14 Temmuz 2024, Sosyalizm.