SSCB’nin çöküşünden bugüne köprülerin altından çok sular geçti. Değişmeyen ise sosyalist alternatifin yokluğunun kapitalizmin sürmesini garantiliyor olması. Nereye gitmek istediğinizi bilmiyorsanız hiçbir yol sizi bir yerlere götüremez. Sonuçta verdiğiniz kavgalar ya başarısızlıkla sonuçlanır ya da kapitalizm tarafından özümsenir.
Birçok kapitalizm eleştirmenine göre kapitalist sistem çöküşün eşiğindedir. Başkalarına göre ise kapitalizm, son ekonomik kriz evresine girmiş olduğundan, bu ölüme mahkûm sistemin ölüm döşeğindeki günlerini belgelemenin tam zamanıdır. Ama Marx’a göre bu iş o kadar kolay değildir. Kapitalizm kırılgan da değildir. İnsanları ve doğayı aynı anda sömüren ve yok eden bir sisteme karşı duyduğu onca nefrete karşın Marx, kapitalizmin güçlü olduğunu ve bir sistem olarak yeniden üretimi için gerekli koşulları hazırlamaya yatkın olduğunu saptamıştı.
Kapitalizm, kâr amacı (artı değer) güden üretim aracı sahibi kapitalistlerle, üretim araçlarından koparılmış ve geçimlerini sağlamak için emek sarf etme kapasitelerini satmaktan başka çareleri olmayan işçiler arasındaki ilişki üzerinden yürüyen bir sistemdir. Marx böyle bir sistemin kendini nasıl yeniden üretebildiğini sorgulamıştır. Kapitalizmin üretilen ve yeniden üretilen öncülleri nelerdir?
Sermaye açısından bunun izahı çok kolaydır. İşgücü alımı üzerinden, sermaye hem işçileri emek sürecine yönlendirme hakkını hem de işçinin ürettiği mallara sahip olma hakkını elde eder. Bu hakları işçileri sömürmek ve dolayısıyla artı değer içeren mallar üretmek için kullanır. Sermayenin amacı aslında o işlenmiş mallar değil, o malları satarak artı değeri paraya dönüştürmektir. Bu malların satışıyla birlikte sermaye, üretim sürecinde tüketilen üretim araçlarını yenileme, yeniden ücretli işçi bulma, kendi istediği tüketimi sürdürebilme ve genişleme amaçlı sermaye biriktirme şansına sahip olur. Ne var ki sermayenin sermaye olarak kalmaya devam etmesi için işçilerin ücretli işçiler olarak yeniden üretilmesi gerekir. Sermaye sürekli olarak ücretleri aşağı çekmeye çalışsa da işçiler de bunun tersi için uğraşır.
O hâlde, işçilerin hayatta kalmak için becerilerini satma mecburiyetinden kurtulmalarını sağlayacak olanakları elde etmelerini engelleyen nedir?
Sermayenin ücretleri düşük tutmasının yollarından biri işçileri bölüp ayırarak sermayeye karşı birleşmelerini engellemek ve birbirleriyle rekabet etmelerini sağlamaktır. Sermaye, bunu sadece işçileri birbirlerine karşı kullanarak değil, aynı zamanda işçilerin yerine makineleri getirerek, sürekli olarak bir yedek emek ordusu üretmek yoluyla da yapar. İşçiler arasındaki rekabet ve çalışanla çalışmayan arasındaki bölünme ücretlerin düşük kalmasını sağlar. Marx, kapitalist üretimin büyük özelliği der, görece bir artık ücretli işçi nüfuzu yaratarak ücretlerin kapitalist sömürüye uygun sınırlar içinde kalmasını sağlamak ve bunun sonucunda da işçinin vazgeçilmez olan sermayeye toplumsal bağımlılığını garanti altına almaktır.
Öte yandan Marx, ücretli emeğin yeniden üretiminin nedenleri arasına bir tane daha neden eklemiştir: İşçiler kapitalist ilişkiler içerisinde sömürülmekle kalmazlar aynı zamanda “bozulurlar.” Bu neden bize, sermaye her zamanki krizlerden birini yaşarken işçilerin neden ayaklanmadıklarını da bir anlamda izah eder.
Sermaye her ne kadar üretici güçleri geliştiriyor olsa da Marx’a göre, kapitalizmde üretimin gelişmesi için kullanılan tüm araçlar işçiyi bir “insan parçasına” dönüştürür, onu aşağılar ve emek sürecinin entelektüel yeterliliklerinden yabancılaştırır. Kapital’de, hayatı boyunca elini ayağını uzmanlık gerektiren tek bir işe adamak zorunda kalan işçinin nasıl bozulduğu, güçsüzleştirildiği, aklen ve bedenen kötürümleştirildiği açıklanır.
Kapitalizm kendine özgü bir insan tipi yarattı. Meta ve sermaye üretmenin yanı sıra kapitalizm, tek eğlencesi bir şeylere sahip olmak ve onları tüketmek olan parçalanmış, sakat bırakılmış insanlar yarattı; hep daha fazlasını isteyen insanlar. Sermaye, işçileri için durmaksızın yeni ihtiyaçlar yumurtlar ve sermayenin gücünün dayandığı nokta burasıdır. Her yeni kapitalist meta ihtiyacı, işçileri sermayeye bağlayan saadet zincirinin yeni bir halkasıdır. Kapitalist ilişkiler dâhilinde üretmek, tatminsiz arzular ve yabancılaşma girdabından çıkamayan insanın, kendini bir yanılsamanın peşinde kaybettiği bir süreçtir.
Elbette işçiler belli hedefler uğruna sermaye ile kavgaya tutuşur. Ne var ki ne kadar kavga ederse etsinler, işçiler kapitalizmin gereklerini kendinden menkul doğa yasaları gördükleri sürece bu kavgalar kapitalist ilişki çemberi içerisinde gerçekleşecektir. Sonuçta, sermaye mantığına bu derece bağlı oldukları sürece, kapitalizmin krizleriyle her karşılaşmalarında sermayenin yeniden üretimi için gerekli koşulları yaratmak için harekete geçeceklerdir.
Marx, işte bu nedenle Kapital’i yazmıştır. Sermayenin kendi gereklerini doğal gören bir işçi sınıfı yaratma yetisine sahip olması nedeniyle, Marx’ın amacı, işçilere sermayenin doğasını anlatmak ve onların kapitalizm ötesine geçme zaruretini anlamalarını sağlamaktı.
Marx’a göre, fikirler kitlelerin zihinlerini kuşattıkları anda maddî bir güce dönüşürler. Yıllar boyunca, SSCB “sosyalizminin” çöküşünün ardından kapitalizmden memnun olmayan insanlara başka bir alternatifin olmadığı ve buna bağlı olarak umut edilecek en iyi şeyin “insanî” bir kapitalizm olduğu söylendi. Sonuç ise kapitalizmi güçlendirmekten başka bir işe yaramadı. Bu nedenle SSCB’de deneyimlenen sosyalizmi ve neden çöktüğünü anlamak bir fikir jimnastiği değildir. Aksine, bir alternatifin olması gerektiğini biliyoruz. Özü gereği giderek daha da yabancılaştırıcı üretim, giderek artan ihtiyaçlar ve giderek artan tüketim sarmalını içinde taşıyan bir sistemin alternatifinin olması şarttır. Karşı karşıya kaldığımız heyula barbarlıktır ve insanlık bu barbarlığı yenecektir.
Ahmet Hulusi Kırım
25 Ağustos 2025
Yararlanılan Kaynaklar:
Karl Marx, Kapital, Cilt 1.
Karl Marx, Grundrisse.
Michael Lebowitz, Reel Sosyalizmin Çelişkileri.
Immanuel Wallerstein, Liberalizmden Sonra.
A. Negri, İmparatorluk.
Pedro Banos, Dünya İşte Böyle Yönetilir.