Loading...

Nepal’de “Devrim” mi Oluyor?


Nepal’de, hükûmetin sosyal medyaya erişim yasağı getirmesi nedeniyle başlayan ve 51 kişinin ölümüne neden olan hükûmet karşıtı gösteriler, Başbakan Oli ve birçok bakanın istifasına karşın şiddetini artırarak devam ediyor. Çoğunluğu Z kuşağı denilen gençlerden oluşan göstericiler, yoksulluğun yanı sıra, yolsuzluk iddiaları ve sosyal medya yasağı nedeniyle 5 Eylül günü parlamento binasına yürüyüşe geçti. Parlamento dâhil, resmî binalar ateşe verildi. İki komünist partinin koalisyonunun başbakanı ve bazı bakanlar istifalarını sundu ancak şiddet durmadı.

Liberal “sol”, Z kuşağı protestolarının arkasında hangi güçlerin olduğu netleşmemişken protestolardan hareketle bunu hemen “halk ayaklanması” ve “devrim” olarak ilân etti.

Nepal’deki şiddete varan gösteriler bölgedeki münferit bir olay olarak ele alınamaz. Himalaya dağlarının tepesinde stratejik konumda olan Nepal’in, 21. yüzyılın küresel güç adayları Çin ve Hindistan arasında tampon görevi görmesi nedeniyle, ülkedeki gelişmeler bölgesel ve küresel aktörleri çok yakından ilgilendiriyor. Yayılmacı Hindistan, siyasî ve ekonomik olarak ve sınır sorununda sürekli baskı yapıyor. Çin, “Maocular” üzerinden söz sahibi olmak ve Asya’nın tepesinde hava savunma ve dinleme istasyonu kurmak istiyor. Uluslararası ilişkiler literatürüne “Renkli Devrim” adı altında yeni bir kavram getiren ABD emperyalizmi ise daha önce Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan, Myanmar ve Özbekistan’da denediği operasyonları şimdi de Nepal’de yapmak istiyor. NED-STGO gibi görünüşte sivil toplum kuruluşları, CIA-MI6’nın paravanları olarak faaliyet yürütüyorlar.

Nepal; kuzeyde Çin, batı-doğu ve güneyde ise Hindistan ile sınırdır. 147 bin kilometrekare yüzölçümlü, 28 milyon nüfuslu küçük bir Asya ülkesidir. Nüfusun %85’i köylerde yaşar. Feodal toprak ağaları sınıfının yanında, komprador burjuvazi, küçük burjuva sınıfı, tüccarlar ve cılız bir işçi sınıfına sahiptir. Ticaret eski zamanlardan beri Nepal’de temel bir uğraş alanıdır. Antik Trans-Himalaya ticaret yolu üzerindeki kavşaklarda bulunmasıyla ticaret ikinci uğraş alanıdır. Kısacası köylü toplumudur. Birçok yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynağına sahip olmasına karşın, dünyanın en yoksul ülkelerinden birisidir.

Nepal 240 sene monarşi ile idare edildi. Komünizm düşüncesinin Nepal’de oluşması, Hindistan’da okuyan Nepalli üniversite öğrencilerinin Hindistan Komünist Partisi’nden etkilenip Marksist düşüncelerle yurda dönmeleriyle başladı. İlk komünist parti (NKP) Puspha Lal Shastra tarafından kuruldu. 1959 senesindeki seçimlerde alınan kötü sonuçlardan sonra partide ayrışma yaşandı. Ayrılmalar Çin ve Sovyet yanlısı fraksiyonlar şeklinde oldu. İsmi komünist olan birçok parti kuruldu. Bu partiler parlamentoda temsil ediliyorlar. 1986 senesinde Praçhanda, NKP (Mashal)’ın sekreteri seçildi. İlk parti kongresinde halk savaşı kabul edilip, amacın Nepal’de “Yeni Demokratik Devrim” olduğu ilân edildi. 1995’te ismi NKP (Maoist) olarak değiştirildi. Maoist Nepal Komünist Partisi-NKP(M), 1996’da feodalizm ve emperyalizme karşı halk savaşını başlattı. Yarı sömürge, yarı feodal Nepal’de, yeni tipte bir burjuva devrimi gerçekleştirmeden sosyalist devrim hedefine ulaşılamayacağı tespitini yapan NKP(M), “Yeni Demokratik Devrim”in zaferi için 10 sene silâhlı mücadele verdi. Bu savaşta ABD ve Hindistan’ın otokratik feodal monarşiyi ayakta tutmak için kraliyet ordusunu silâhlandırmasına karşın, Çin’in silâh desteğiyle, 2003 senesinde gerillalar ile devlet güçleri arasında stratejik denge sağlandı. 2004’ten sonra Halk Kurtuluş Ordusu güçleri askerî alanda da üstünlük sağladılar. Maoistler ülkenin kırsalının %80’ini kontrol altına almışlardı. Amaç artık şehirleri kuşatmak, şehirlerde birlik cepheleri oluşturmaktı. 3 Eylül 2005’te, NKP(M), “Yeni Demokratik Devrim”de başarılı olmak için yeni strateji ve taktikler deneyeceğiz açıklamasıyla (Prachanda Yolu-2001) aniden tek taraflı ateşkes ilân etti ve yeni bir sürece girildi. Taraflar arasında yapılan barış görüşmelerinin Kasım 2006’da anlaşma ile sonuçlanması üzerine iç savaş resmen sona erdi. Bu anlaşma ile Maocular hükûmet ve parlamentoda görev alma sürecini de başlatmış oldular. 2008’de yapılan genel seçimlerde NKP(M) en çok oyu alarak birinci parti oldu. NKP(M) diğer partilerle oluşturduğu koalisyon hükûmetinde, önemli bakanlıklar yanında başbakanlık gibi önemli bir mevki elde etti. 2008’de 240 senelik monarşi feshedildi. Federal Demokratik Cumhuriyet ilân edildi. NKP(M), 2008-2009 ve 2016-2017’de Praçhanda liderliğinde iki ve 2013-2015’de Bhattai ile bir kez olmak üzere toplam 3 kez hükûmet kurdu.

Çok güçlü durumdayken, üstelik askerî güç bakımından kırsalın %80’ini kontrol ederken, komünistlerin devlet mekanizmasını tahrip edip iktidara gelmemiş olmalarının nedeni NKP(M)’nin reformizm bataklığına saplanmış olmasıdır. Bunun nedeni, 2001 senesinde Prachanda Yolu olarak Prachanda tarafından önerilen ve reformizmi temsil eden programdır. İktidar aygıtı tümden imha edilmeden iktidara gelinmesi bu düşüncenin ürünüdür.

Partinin reformizm bataklığına saplanması yoğun tartışmalara ve ayrışmalara neden oldu. Partinin eski çizgisini savunanlar ayrı bir parti kurarak halk savaşına devam edeceklerini açıkladılar. Halk savaşı sürecinde enternasyonal dayanışma adına destek veren ABD Devrimci Komünist Partisi, kadrolarını geri çekti. Parti içi tartışmalar esas olarak parti çizgisi, partinin politik programı ve taktikler konusunda yaşandı.

17 senedir iktidar ortağı olan NKP(M) döneminde feodaller ve burjuva sınıfı hâlâ ülkeyi yönetiyor. Eski devlet mekanizması ve onun aygıtları, monarşi ordusu olduğu gibi duruyor. Halk Kurtuluş Ordusu dağıtıldı. Monarşi döneminden beri devam eden yolsuzluk ve yoksulluk devam ediyor. İktidar aygıtı tamamen imha edilmeden iktidara gelinmesi şüphesiz böyle bir sonuca yol açtı. 21. yüzyılın Maoizm’i olduğu ilân edilen Prachanda yolunda, parti devrime değil, reformist bir çizgiye kaydı.

Nepal’de şu an tam bir belirsizlik hâkim. Monarşistler, Hindu milliyetçi ve faşist partiler, Kongre Partisi’nden ve ABD-NED-STK’ların aktif varlığından destek alarak “komünist” hükûmeti devirdiler lâkin süreç ilerledikçe gösterilerin arkasındaki kışkırtıcı güçlerin varlığı da ortaya çıkıyor. Başrollerden birinin Balendio Shah olduğu söyleniyor. Bu adam, Hindistan topraklarının bir kısmında hak iddia eden büyük Nepal teorisini destekleyen bir milliyetçidir. Diğeri ise Nepal Sivil Toplum Kuruluşu Başkanı Sudan Gurung. Bu kuruluş finansmanını ABD’den, Hıristiyan misyonerleri aracılığıyla alıyor. Z kuşağı (Burjuvazi, işçi sınıfı yerine Z kuşağı diye bir kavramı ikame etmek istiyor) gösterilerinin arkasındaki esas gücün ABD’nin olduğu söylenebilir.

Lenin, bir hareketin ilerici mi, gerici mi olduğunu tespit etmek için önderliğine bakmak gerekir, der. Görebildiğimiz kadarıyla gösterilerin arkasında gerici partiler ve daha da önemlisi ABD paravanı sivil toplum kuruluşları var. Böyle bir hareket ise ilerici değil, gericidir ve siyasî olarak mahkûm edilmelidir.

Ahmet Hulusi Kırım

15 Eylül 2025