Ateşkes görüşmelerinin sürdüğü şu günlerde, “Aksa Tufanı’nın neticesi ne oldu?” sorusuna Javier Bardem’in sözleri en net cevabı veriyor: “Dünya değişti.”
İsrail’de hâkim olan köktenci Siyonist kadronun Batı’da eriştiği gücün sınırları, Aksa Tufanı öncesi ancak tahmin edilebiliyordu. 7 Ekim 2023’ü takip eden günler, MOSSAD tarafından hızlıca pompalanan “tecavüze uğrayıp öldürülmüş genç kızlar, kafası kesilmiş onlarca Yahudi bebek” gibi yalanların hızlıca yayıldıktan sonra çabucak geri çekilmesi İsrail’i bekleyen akıbetin ilk işaretleriydi.
İsrail arada geçen iki yılda, muazzam güç gösterisi eşliğinde, her anlamda yenildi. O artık yakın gelecekte ABD’nin doğrudan boyunduruğu altına girecek bir hükûmete, orta vadede Batılı emperyalist devletlerin vesayet veya işgaline, uzun vadede topyekûn çöküşe gebe.
Zamansal bakımdan yakından geriye doğru gözden geçirecek olursak, 2025 BM Genel Kurulu sırasında İngiltere ve Milletler Topluluğu’nun diğer iki üyesi Kanada ve Avustralya’nın aralarında olduğu ülkeler Filistin Devleti’ni tanıdıklarını açıkladılar. Bu adım, ustaca organize edilen Sumud Filosu hamlesi ile birlikte düşünüldüğünde, İsrail iktidarının şartları zorlaması hâlinde, Abbas liderliğindeki Filistin Devleti’nin yardım çağrısıyla gündeme gelebilecek İngiliz askerî kuşatmasını akla getiriyor. İngiltere, 1948’de Filistin’den Yahudi terör örgütlerinin saldırıları altında ayrılmak durumunda kalmıştı. Emperyalistler arası çatlaklar derinleşmiştir.
9 Eylül 2025 tarihli Katar saldırısı, İsrail’in daha önce ilk vuruşta teknik mânâda başarılı fakat siyasî bakımdan faydasız, hatta zararlı eylemlerinin son halkasını teşkil etti. Katar’da HAMAS liderliğine yönelen bombardıman teknik bakımdan da siyasî bakımdan da hezimetle sonuçlandı. İsrail, neredeyse hiçbir lideri öldüremediği gibi, saldırganlığı neticesinde ABD uşağı körfez ülkelerinde dahi boykota maruz kaldı. Bu hâdise, İsrail’in gerilim içerisinde bulunduğu ülkeler karşısında istihbarat açısından da gerilediğini açık etti.
Başarısız Katar saldırısından kısa süre önce Yemen Başbakanı Ahmed Galib el-Rehavi ve beraberindeki hükûmet üyelerini katleden İsrail’in bu türlü yüksek profilli şok eylemlerinin etkisini tükettiği de ifşa oldu. Husiler’de Filistin davasına yönelik söylem ve eylem bazında bir tutum değişikliği oluşmadı. 2025 yılının temmuz ve ağustos aylarında Aden Körfezi’nde İsrail’le iltisaklı gemilere karşı etkili eylemler düzenleyen Husiler’in eylemleri, İsrail’in 30 Ağustos saldırı sonrasında da eylül ayı boyunca etkili biçimde devam etti.
Haziran ayında İsrail’in İran’a dâhilde ve hariçten başlattığı bombalamaların yarattığı ilk şokun atlatılmasının ardından, İsrail’e yaşatılan hezimet; İsrail güvenlik doktrininde ve bu doktrinin ayrılmaz parçaları olan demir kubbede, merkez şehirlerinin korunaklı oluşuna duyulan güvende, dijital-bilimsel kurumlarının üstünlüğü anlatısıyla birlikte onarılmaz gedikler açtı. İsrail’de ordu-millet bütünlüğü her zamankinden daha zayıf bir hâle geldi.
Suriye’de iktidarın Esad ailesinin elinden alınarak Batı’yla uyumlu rejim güçlerine devredilmesi sürecinde topraklarını genişleten ve Suriye ordu kapasitesini darbeleyen İsrail, tüm güç gösterisine rağmen durumunu stabilize edemedi. Bugüne kadar, Golan Tepeleri’nin ilhakı bir yana, güvenliğini garanti etmek anlamına gelebilecek bir anlaşma kırıntısı dahi elde edemedi. 7 Ekim 2023 günü kadük kalan İbrahim Anlaşmaları, Şara eliyle tazelenemedi. Dürzileri havadan himaye etmenin ötesine geçemedi; bu bakımdan yeni bir durum da söz konusu değildir. Dürzi-İsrail entegrasyonu eskiye dayanır.
Gelinen aşamada İsrail, Arap ajanların sayesinde geri aldığı az sayıda esir dışında, Filistinli direniş güçlerinin elinde bulunan esirlere yaklaşabilmiş değil. Filistin, anlaşmaya bu koşullar altında ve kendi inisiyatifleriyle yaklaşmaktadır. Dahası, anlaşma şartları, İsrail’in hiç istemediği Filistin ortak hükûmeti inşasını gerekli kılmaktadır. Ricat olarak görülecekse dahi bu hamle, tüm Filistinli tüm güçlerin koordineli kararlarıyla, yeni bir mevzi kazmak için yapılmaktadır. Arap devletleri yakın geçmişte olduğu gibi İsrail’i ikna ve teskin etmek için değil; Filistin’i ikna etmek üzere hareketlenmek durumda kalmışlardır.
7 Ekim 2023’e gelinirken, tel örgüler ardında yavaş yavaş siyasî önemini yitiren, IMEC gibi çok taraflı enerji anlaşmalarının detay bir faslı olarak anılmaya başlanılan Gazze, artık dünya siyasetinin göbeğine oturmuştur. Emperyalist saflarda Gazze’nin yarattığı bozgun, yol açtığı gecikmeler, emperyalistler arası çelişkileri giderek açık etmiş; söz gelimi IMEC anlaşmasının iki ucunu tutan ABD ve Hindistan yakın zamanda birbirine düşmüştür.
Dünya halkları uyanmıştır, Filistin direnişi ayakta kalmıştır, Batılı emperyalist güçler için İsrail giderek yük hâline gelmektedir. Öz gücüne dayanan sabır ve kararlılık, yani artık bilinen adıyla Sumud, gelinen aşamanın anahtarı; dünya halkları için çıkış yolunun rehberi olmuştur.
Gökçe Kutlu
7 Ekim 2025