Emekli Tümgeneral Yaakov Amidror, kendi ifadesiyle “General Yaakov Amidror, Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü’nde (JISS) Anne ve Greg Rosshandler Kıdemli Araştırmacısıdır. Başbakan Netanyahu’nun Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı olarak görev yapmıştır (Nisan 2011-Kasım 2013). 36 yıl boyunca IDF’de üst düzey görevlerde bulunmuştur (1966-2002), bunlara Askerî Kolejler Komutanı (Ulusal Savunma Koleji, Kurmay ve Komuta Koleji ve Taktik Komuta Akademisi dâhil), Savunma Bakanı Askerî Sekreteri, Askerî İstihbarat Analiz Bölümü Direktörü ve Kuzey Komutanlığı İstihbarat Şefi görevleri de dâhildir. JINSA’nın Gemunder Merkezi’nde seçkin bir araştırmacıdır. İstihbarat ve askerî strateji üzerine üç kitap yazmıştır: Reflections on Army and Security (İbranice, 2002), Intelligence, Theory and Practice (İbranice, 2006) ve Winning Counterinsurgency War: The Israeli Experience (JCPA, 2008).”
İsrail’in derininden konuşan Yaakov Amidror, 2021 yılında yazdığı “İsrail’in Ulusal Güvenlik Doktrini” başlıklı makalede, doktrinin kaynakları, gelişim ve temelleri üzerine detaylı bilgiler verdi.[1] Makale ciddi bir kavşakta kaleme alınmıştır. 2021 yılında Ortadoğu bağlamında yaşanan önemli gelişmeler daha önce Sosyalizm.org’da şu şekilde özetlenmişti:
Bugün İsrail’in Suriye sahasında karşı karşıya geldiği İngiltere-Türkiye-Şara çizgisinin temellerinin atıldığı dönemde kaleme alınan makalenin üzerinden yaklaşık iki yıl geçtikten sonra Aksa Tufanı patlak vermiş; devamında İsrail, Hizbullah ve İran’la açık savaşa girmiştir. Bu bakımdan, makalenin İsrail doktrinine ilişkin tespitlerini özetlemek ve doktrinin temellerini, makalenin yazıldığı tarihten bu yana yaşanan gelişmelerle kıyaslamak, İsrail’in kapasite ve sınırlarını tanımak açısından faydalı olacaktır.
Aşağıda sıralanan 14 başlık altındaki maddeler, bahsi geçen makaleye dayalı olarak yapılan özetlerdir. Başlıklar altındaki özetler Amidror’un makalesindeki görüşlerini yansıtmaktadır. Gerekli görülen yerlerde özetin altında ek bilgi, ilgili gelişmeler ve kısa yorumlar verilmiştir.
1. Doktrinin Gelişim Süreci ve Yazılı Hâle Getirilme Çabaları
İsrail’in resmî ve yazılı bir ulusal güvenlik doktrini bulunmamakla birlikte, David Ben-Gurion’dan bu yana süreklilik gösteren ve devletçe benimsenmiş bir “sözlü doktrin” mevcuttur. 2015 tarihli IDF Strateji Belgesi, Genelkurmay Başkanı’nın talebi üzerine hazırlanmış ancak siyasî kademeden onay almamış, ardından 2018’de Netanyahu bir strateji belgesi hazırlamış ve Eski IDF Genelkurmay Başkanı Tümgeneral (emekli) Gadi Eizenkot ile Gabi Siboni’nin 2019’daki çalışmaları bu sözlü doktrine katkı sunmuştur. Doktrin; askerî yapı, istihbarat, diplomasi ve ekonomik unsurlar arasında eşgüdüm arayışındadır.
Yorum: İsrail devlet savunma doktrininin yazılı ve net hâle getirilme çabalarının 2015 sonrasında yoğunlaştığı gözlemleniyor. Suriye’de Esad düzeninin devrilmesi, Direniş Ekseni’nin kırılması ve İran’a yönelik saldırının taşlarının döşenmesi bakımından önemli gelişmelerin yaşandığı bu eşikte, İsrail’in ciddi kazanım ve risklerini tarttığını, saldırı ve savunmaya yönelik daha net bir tutum almaya gayret gösterdiğini düşünmek gerekiyor. Suriye’deki emperyalist saldırlar artarken, karşı tarafta Çin sahada ciddi müttefikler kazanmakta, Türkiye’de Hendek olayları dolayımıyla güvenlik bürokrasisindeki çatlaklar doldurulmakta, FETÖ tasfiyesi ve Suriye müdahalesi yaklaşmaktadır. 2015 yılı gelişmeleri Sosyalizm.org’da şu şekilde özetlenmişti:
Bu bakımdan, doktrinin esaslarının, gelişen olaylar karşısında dayanıklılık gösterip gösteremediği İsrail için güncel ve hayatî önemdedir.
2. Güvenlik Gerçekleri: Asimetrik Tehdit ve Coğrafî Kısıt
İsrail, nicel açıdan düşmanlarına göre zayıf; toprak olarak küçük ve savunmasızdır. Gush Dan bölgesi (Tel Aviv çevresinde birden çok şehri kapsayan bölge) ülkenin jeopolitik ağırlık merkezidir. Bu kırılganlık, İsrail’in sürekli savaş hazırlığında olmasını ve savaşları kendi topraklarından uzakta tutmasını zorunlu kılar. IDF için geri çekilme seçeneği yoktur.
Yorum: Burada işaret edilen zayıflık ve bu zayıflık 12 günlük İran savaşında görünür olmuş, bu zayıflık karşısında İsrail’in izlediği strateji âdeta çökme aşamasına gelmiştir. Sadece Guh Dan dâhilindeki şehirlerde isabet alan ve gizlenemeyen (İsrail bu yöndeki haberleri cezalandırmaktadır) noktalar, açık kaynaklara yansıyan sınırlı hasarlar baz alınsa dahi tablo çarpıcıdır:
3. Temel İlkeler: Kendine Güvenen ve Caydırıcı Güç Tezi
“Kendini Kendi Savunma” İlkesi: Soykırım tecrübesi sonrası İsrail’in temel ilkesi kendi savunmasını kendisinin üstlenmesidir. 1956’da Fransa’dan ve 1991/2003’te ABD’den sınırlı hava savunma desteği alınmış olsa da bu ilke esasen değişmemiştir.
Yorum: İsrail’in öz üretiminin yetersizliği 12 günlük İran savaşı sonrası ortaya çıkmış, ABD desteği olmaksızın iki haftalık mühimmatı kaldığı sıklıkla ifade edilmiştir. İran’ın füze saldırılarının ilerleyen günler içerisinde daha çok isabet alması da başka bir göstergesidir. İsrail’in çeşitli nedenlerle dizginlenmesi gündeme geldiğinde, emperyalist devletlerin ilk kozlarından birisinin askerî ambargo olması da İsrail’in öz savunma kapasitesinin darlığına işaret etmektedir.
Zorunlu Askerlik ve Yedek Kuvvetler: Ulusal savunmada zorunlu askerlik ve sürekli eğitimle desteklenen yedek güçler kritik rol oynar.
Yorum: Ordu millet gerçeği, “İsrailli siviller” anlatısının altını boşaltmakta, Aksa Tufanı gibi yaygın operasyonlara dahi meşruiyet sağlamakta, İsrail’e saldıran güçlerin ayrım yapma zorunluluğunu hafifletmektedir. Diğer yanda sürekli yedeklik, eğitim ve askerî hizmet sarmalı, çok parçalı bir toplum yapısına sahip olan İsrail’de iç huzursuzluklara, ülkeden kitlesel göçlere yol açmaktadır.
Caydırıcılık ve “Begin Doktrini”: Başbakan Menachem Begin’in 1981’de Irak’ın nükleer reaktörüne saldırısıyla şekillenen bu doktrin, bölgesel düşmanların nükleer kapasite edinmesini engellemeye yöneliktir.
Yorum: Bölge devletlerinin zaman içerisinde gelişen savunma, sanayi ve teknolojik kapasiteleri, İsrail’in önleyicilik tezini ciddi bir açmaza sokmuştur. İran’ın nükleer alt yapısına açılan 12 savaşın, kapasiteye ciddi bir zarar vermeden sonladığı genel kabul hâlindedir.
Niteliksel Üstünlük: Teknolojik üstünlük, istihbarat kapasitesi, siber güç ve elit personelin eğitimi, İsrail’in askerî gücünün temelidir.
4. İstihbarat, Siber Güç ve “Savaşlar Arası Sefer” (MABAM)
MOSSAD, Şabak ve askerî istihbarat; stratejik uyarı, hedefleme, siber savunma ve “gizli savaşlar” açısından merkezî rol oynar. İran’ın nükleer programındaki gecikmeler ve “küresel terör ağlarına” verilen zarar, bu görünmez mücadelenin başarı örnekleridir.
Yorum: İsrail’in ajan faaliyetleri ve bu faaliyetler neticesinde geliştirdiği ülke dışı saldırılar, onun lehine önemli bir silâh olma niteliğini korumaktadır. Ne var ki ikinci dalga çağrı cihazı saldırısı girişiminin Lübnan ve Türkiye ortak istihbarat paylaşımıyla engellenmesi, sevkiyatların durdurulması[3]; Microsoft gibi kaynakların İran tarafından hedef alınması, Türkiye ve İran’da çeşitli MOSSAD ajan ağlarının çökertilmesi gibi gelişmeler, İsrail’in bu alandaki yeteneğinin sınırsız olmadığını ortaya koymuştur.
5. İç Cephe Savunması ve Askerî Gücün Yapısı
Çok Katmanlı Füze Savunması: Aktif (Demir Kubbe gibi), pasif (sığınak ve altyapı güçlendirme), önleyici saldırılar ve caydırıcılık dört temel savunma sütunudur. Modern hava kuvvetleri, mobil kara birlikleri, sofistike donanma ve yoğun hassas mühimmat kullanımı öne çıkar. Hava kuvveti üzerindeki yükün azaltılması için farklı menzillerde seyir ve balistik füzelerden oluşan bağımsız bir kolordu oluşturulması önerilmektedir.
Yorum: 12 günlük savaş, Demir Kubbe’den sığınak alt yapısına kadar, güvenilen şemsiyenin yıkılmasının mümkün olduğunu göstermiştir. Dahası 12 gün savaşından önce binlerce km ötede bulunan Yemen de etkili füze vuruşları yapmayı başarmıştır. Öte yandan İsrail Ordusu, 2023 Ekim ayından bu yana Gazze’yi neredeyse tümüyle yıkmasına rağmen neredeyse hiçbir başarılı esir kurtarma operasyonu gerçekleştirememiştir. Göğüs göğse çarpışmaya gelince “mobil kara birlikleri, sofistike donanma ve yoğun hassas mühimmat kullanımı” bir işe yaramamaktadır. Tablo şöyle özetlenebilir:
6. Ekonomik Temel ve ABD İlişkileri
Savunma harcamaları, GSYH’nin %5’ini aşmaktadır. ABD’nin 38 milyar dolarlık 10 yıllık askerî yardım paketi (2018-2027) hem teknolojik hem de diplomatik destek sağlar. ABD ile stratejik ortaklık korunmalı; savunma sanayi ihracatı ve dış ilişkiler çeşitlendirilmelidir.
Yorum: ABD’nin İsrail’e maddî desteği, 2025 yılında ilk defa bu düzeyde olmak üzere, ABD kamuoyunun özellikle de Trump tabanını teşkil eden MAGA hareketinin ciddi eleştirisini çekmektedir; artık bir tabu olmaktan çıkmıştır. Diğer yandan İsrail’in Hindistan’dan başlayacak IMEC koridoru vasıtasıyla ekonomik vazgeçilmezlik kazanması çabası Aksa Tufanı ile darbelenmiştir. İsrail ekonomik verileri, sürekli yüksek dış yardımlara rağmen iyiye gitmemekte, şirket kârları pandemi koşulları sonrası derhal eski gerileme trendine girmektedir. Tablo özetle şu şekilde verilebilir:
7. Risk ve Fırsatlar Dengesi
İsrail küçük bir ülke olarak, riskli kazanımlar yerine temkinli adımları öncelemelidir. Ancak fırsat dönemlerinde (örneğin bölgesel krizler) cesur adımlar da atılabilir. Bu çelişkinin çözümü, “stratejik temkinlilik” ile “taktik cesaret” arasında bir dengeyi gerektirir.
Yorum: Bu kısım yazarın da içerisinde yer aldığı nispeten temkinlilik yanlılarının görüşlerini yansıtmaktadır. Devlette bu bakımdan birlik yoktur.
8. Savunulabilir Sınırlar ve Çok Cepheli Tehditler
Tel Aviv’in coğrafî yakınlığı, savunulabilir sınırlar ihtiyacını gündeme getirir. İsrail, eşzamanlı olarak iki cephede (örneğin Lübnan-Suriye ve Gazze) operasyon yapabilecek kapasiteye sahip olmalıdır. Donanma ise Akdeniz’de serbest geçişi ve denizaltı caydırıcılığını güvenceye alır.
Yorum: İsrail ve bağdaşığı olan emperyalistlerin Ortadoğu’daki güncel saldırıları, aynı anda çok cephede değil, cephelerin susturularak, yeni cephelere sırayla saldırılması esasına dayanmıştır. Örneğin Hizbullah’la ateşkes yapılmadan Suriye’de Esad karşıtı operasyon başlatılmamış. Esad düşmeden İran’a saldırılmamıştır. Çok cephede aynı anda savaş efsanesi geçerliliğini yitirmiştir. 1967’deki 6 Gün Savaşları benzeri, çok cepheli ve ani bir saldırı imkânının kalmadığı anlaşılmaktadır.
9. Uluslararası Meşruiyet ve İç Kamuoyu
Operasyonların hem iç kamuoyunun hem de ABD gibi müttefiklerin desteğini alması önemlidir. Uluslararası insancıl hukuk, İsrail için bağlayıcıdır; ancak düşmanları için değildir. Bu asimetri hem operasyonel hem de diplomatik zorluklar doğurur.
Yorum: İsrail’in “insancıl hukuk” vb. konularda öteden kötü olan sicili, 2023 Ekim ayından bu yana dünya kamuoyu nezdinde kabul edilmez bir noktaya gelmiştir. İsrail iktidarı resmen soykırım suçlaması ile aranır konuma düşmüştür. İran füze saldırılarında bir hastanenin kısmen isabet alması dahi dünya kamuoyunun umurunda olmamıştır.
10. Uzun Süreli Operasyonlar ve Abluka Konsepti
Kısa süreli savaş anlayışı, yerini ani saldırı ve onu takip eden düşman altyapısını sistematik biçimde yok etmeye yönelik uzun süreli harekâtlara bırakmıştır. Batı Şeriya’nın 5 haftada işgalini ve dört yılda karşıt güçlerin yıpratılmasını sağlayan “Operation Defensive Shield” (2002) buna örnektir. Gerekirse abluka gibi ikincil yöntemlerle yeniden silâhlanma engellenmelidir.
Yorum: Burada anlatılan stratejinin çok dar imkânlara ve ikmale sahip, sınırlı bir coğrafyada mücadele eden Filistinli örgütlere karşı işletilebildiği akılda tutulmalıdır. Kaldı ki Gazze’de dahi ani bir saldırı ile sahayı işgal etmek ve Hamas’ı yenmek mümkün olmamış, iki yıla yakındır direniş kontrol altına alınamamıştır. İsrail, 1973 Yom Kippur Savaşı’ndan bu yana düzenli ordulara karşı kara savaşı yürütmemiştir. 1973’de İsrail’in savaş kabiliyetinin sınırları ortaya çıkmıştır.
11. Askerî ve Diplomatik Hedeflerin Uyumlanması
Diplomasiden beklentiler azaldığı için askerî hedefler kendi başına tanımlanmalı ve gerçekleştirilmelidir. Suriye’de İran üslerinin engellenmesi gibi net hedefler, askerî kararlılıkla izlenmelidir.
Yorum: İsrail modern devletler dünyasında diplomasi yapabilen, olağan dönemi olağanüstü dönemden ayırabilen gerçekten egemen bir devlet değildir.[4] Diplomasisi ABD’nin elindedir.
12. Bölgesel ve Küresel Ortaklıklar
ABD ile Stratejik İttifak: Karar alma süreçlerinde Washington’un beklentileri gözetilmelidir.
Yeni Ortaklar: Yunanistan, Kıbrıs, Mısır, BAE, Fas gibi ülkelerle ittifaklar genişletilmektedir. İbrahim Anlaşmaları, İsrail’in bölgesel meşruiyetini artırmıştır.
Yorum: “Karar alma süreçlerinde Washington’un beklentileri gözetilmelidir” konusu artık çok tartışmalıdır. Ne İsrail tam anlamıyla ABD’nin bölge karakolu gibi onun tüm beklentilerini karşılamakta, kararlarını buna göre almakta ne de ABD’de İsrail’i tam anlamıyla gözetmektedir. Örneğin, ABD’nin Husilerle yaptığı son saldırmazlık anlaşmasında İsrail koruma kapsamı dışında kalmıştır. İbrahim Anlaşmaları, Aksa Tufanı’yla birlikte buz dolabına kaldırılmıştır. Yunanistan, Kıbrıs gibi ortaklarla girilen yeni yol, Kıbrıs adasında gerçekleşecek olası savaşı tetikleme potansiyeline sahiptir.
13. Doğu Sınırı ve Filistin Meselesi
Doğu sınırı (Ürdün Vadisi) konusunda ulusal mutabakat bulunmasa da güvenlik açısından IDF’nin bu bölgedeki varlığı vazgeçilmezdir. Filistinlilerle nihai statü belirsizliğine rağmen, diğer tüm güvenlik konularında geniş bir konsensüs söz konusudur. Filistin nüfusunun yoğun olduğu Batı Şeria’nın ilhakına alternatifler şiddetle tartışılmaktadır. Bu, İsrail’in ulusal güvenlik duruşunda açıkça önemli bir boşluktur. Her hâlükârda, Batı Şeria’da herhangi bir diplomatik çözümün uygulanması durumunda, IDF, Filistinliler ile doğudaki Arap dünyasından gelebilecek potansiyel tehditler arasında bir bariyer görevi gören Ürdün Vadisi’nin güvenliğini sağlamalıdır.
Yorum: Batı Şeria’da yerleşik işbirlikçi Abbas düzeni ve doğuda ABD kuklası Ürdün rejimi, Filistin direnişin zayıf karnını teşkil etmektedir. Buna rağmen, Batı Şeria halkının aktif bir saldırı pozisyonuna geçmesinin yarattığı korku ve tehdit algısı doktrinde yerini almıştır. Bu bölgede kontrolün kaybı, Ürdün’deki işbirlikçi rejimin de çöküşünü koşullayacaktır; tersi de doğrudur.
14. “Start-Up Nation” Etkisi
Zorunlu askerlik yoluyla yetişen yüksek nitelikli kadrolar, savunma sanayisinde ve sivil inovasyonda (özellikle siber teknolojiler, otonom araç yazılımları vb.) İsrail’in küresel gücünü artırmaktadır. Bu, güvenlik doktrininin öngörülmeyen ama olumlu bir sonucudur.
Yorum: Microsoft gibi kurumlarda yer alan “eski” İsrail asker kadrosunun yoğunluğu, son 12 günlük savaşta İran’ın burayı hedef alması, teknoloji, yazılım, yapay zekâ ve İsrail savaş aygıtı arasındaki doktriner ilişkiyi açığa çıkarmaktadır. Göğüs göğse kara savaşı veremeyecek durumda olan İsrail Ordusu’nun temel dayanaklarından birisi insana entegre robotik teknolojilerdir. Dahası, İsrail Ordusu bu bakımdan emperyalist diğer ordular için bir deney ve öğrenme alanıdır.[5] Yapay zekâ ideolojisiyle mücadele özelde İsrail’le ve genelde emperyalizmle mücadele anlamına gelmek üzere, önümüzdeki yılların devrimci görevlerinden birisi olarak temayüz edecektir.
Gökçe Kutlu
1 Ağustos 2025
Dipnotlar:
[1] Yaakov Amidror, “Israel’s National Security Doctrine” [İsrail’in Ulusal Güvenlik Doktrini], 18 Temmuz 2021, JISS.
[2] Deniz Kuzey, “Suriye Merkezli Yakın Dönem Kronolojisi”, 8 Şubat 2025, Sosyalizm.
[3] “1500 adet bomba yerleştirilmiş çağrı cihazı da Türkiye’de bulunuyordu ve Lübnan’ın geçici Başbakanı Necib Mikati’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı talep üzerine imha edildi”, [“Hizbullah Lideri Kasım, Bölgesel Gelişmeleri Değerlendirdi”, 11 Temmuz 2025, RastHaber.]
[4] Gökçe Kutlu, “İktidarsız İsrail”, 7 Temmuz 2025, Sosyalizm.
[5] Nate Bear, “Microsoft, İsrail İstihbaratının Merkezi Hâline Nasıl Geldi?”, 19 Mayıs 2025, Sosyalizm.