Varoufakis’in “tekno-feodalizm” adını vererek üzerini örttüğü aşama, aslında öncekiler gibi devlet eliyle sürdürülen bir kapitalist restorasyondur. Bu teoride “bulut” hâlâ muğlâktır ancak 90’ların ütopik tasarımından, distopik bir tasarıma evrilmişti...
Varoufakis’in seslendiği öznenin, sermayenin belli bir kesimi olduğu, daha açık ifadeyle küçük ve orta ölçekli firmalar ile küçük burjuvalar olduğu açık; onları mağdur gösteriyor.
Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, uysallık ve itaatin değil isyan ve uyumsuzluğun –politik olarak uygulanabilir– bilgisidir. İsyan Hikâyeleri, bu bilgiye götüren yoldaki işaretlerden biri olabilir.
İşçi, asker, köylü yoldaşlar, emekçi yoldaşlar! Bütün iktidarı elinize alın ve kendi sovyetlerinize verin. Toprağı, buğdayı, fabrikaları, âlet edevatlarını, yiyecek maddelerini, ulaştırma araçlarını gözbebeğiniz gibi koruyun.
Onların devrimciliği, bir kulübün çıkarlarına örgütlendikleri andan itibaren kadüktür. Sosyalizmin değil, sermaye düzeninin tayin ettiği yola revan olanlar, o yolda talan olmaya mahkûmdurlar.
Bugün pek çok bakımdan ilkel birikimin modern araçlarla tahkim edilmiş bir versiyonuyla karşı karşıyayız. Devletlerin borçları şişmekte, gümrükler yükselmekte, silâhlanma çığırından çıkmakta, vergiler artırılmakta, toplum bastırılmaktadır.
Devlet sektörü, Koç’un gelişiminde etkili bir kaldıraçtı. Devlet kuruluşlarına mal ve hizmet satışıyla hatırı sayılır birikimler sağlayan Koç, sanayiciliğe geçişinden sonra da bu pazarını yitirmemiş, tersine artırmıştı.
Bernie Sanders’a biraz benzeyen ama daha az belirgin olan “Kontrollü Muhalefet” rolü, gittikçe artan bir his hâline geliyor çünkü Trump kaynaklı ya da onun başlattığı kaos, tüm dünyada gittikçe büyüyor.
ABD ile iş tutulmasını yeğleyen iktidar kliklerinin ülke içindeki inisiyatif alanı, ABD’nin bölgede Türkiye’ye biçeceği rolle doğru orantılı olacaktır. Sürecin ucu açıktır.
Finans ve sanayi klikleri arasındaki düzen içi kavganın, 1848 Devrimi gibi tarihsel kökleri olduğu kadar, güncel yönleri de çoktur. Gelinen aşamada, finansçılar da sanayi sermayesi merkezli siyaset de kendi içinde parçalı ve kavgalıdır.
Dünya halkları uyanmıştır, Filistin direnişi ayakta kalmıştır, Batılı emperyalist güçler için İsrail giderek yük hâline gelmektedir. Öz gücüne dayanan sabır ve kararlılık, yani artık bilinen adıyla Sumud, gelinen aşamanın anahtarı; dünya halkları içi...
Kaynak dağıtımının siyasallaştığı, sosyoekonomik dışlanmanın kurumsallaştığı, birbiriyle ilişkili bir dizi anayasal kurum veya işlevin tek merkezden yönetildiği bir ülkede, kitlesel bir öfke veya infial gözlenmiyorsa orada “istikrar” vardır. İstikrar...